“Eczacıbaşı’nda Gençlerin Yeri Ayrı” diyerek eğitim, bilim, kültür, sanat ve spor alanında sağladığımız desteklerle gençlerin hayatın her alanında kendilerini daha güçlü ve donanımlı hissetmelerini amaçlıyoruz.

Türk Eğitim Vakfı (TEV) iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Eğitim Burs Programı bu bakış açısıyla gerçekleştirdiğimiz projelerden biri.

Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Eğitim Burs Programı bursiyerlerimizle bütüncül iyi olma hâlini, geleceğin yetkinliklerini ve geleceğe hazırlıklı olmaları adına neler yapabileceklerini konuşmak üzere İstanbul Modern’de bir araya geldik.

Eczacıbaşı Holding Kurumsal İletişim Direktörü ve Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Genel Sekreteri İlkay Yıldırım Akalın’ın konuşmasıyla başlayan etkinlik, Eczacıbaşı Topluluğu İnsan Kaynakları Grup Başkanı Eylem Özgür ve YetGen Kurucusu Prof. Dr. Erhan Erkut’un sohbetiyle devam etti.

“Eczacıbaşı, gençlerin aradıkları anlamı bulabilecekleri bir ekosistem.”

İstanbul Modern’deki buluşma Eczacıbaşı Holding Kurumsal İletişim Direktörü ve Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Genel Sekreteri İlkay Yıldırım Akalın’ın açılış konuşmasıyla başladı. Eczacıbaşı çatısı altında 27. yılını geçiren Akalın, kendi hayatından örnekler vererek gençlere hem yol gösterici hem de ilham verici bir konuşma gerçekleştirdi: “Üniversiteden mezun olduktan sonra özel sektöre oldukça mesafeli bakıyor ve kendimi o dünyada bir türlü konumlandıramıyordum. Gerçekten emeğimi koyarak keyifle ve zevkle çalışabilmeliydim. Sadece kâr etme güdüsüyle hareket eden bir şirket olmamalıydı. İnsana fayda sağlama yolunda büyük hedefleri olan, büyük adımlar atan bir şirket olmalıydı. Eczacıbaşı'na girerken tam anlamamıştım ama girdikten sonra tam da bu isteğime karşılık gelen o kurucu felsefeyi derinden hissettim.”

Eczacıbaşı Topluluğu’nun kuruluş felsefesinden bahseden Akalın, Eczacıbaşı’nın ilk günden itibaren hem ekonomik hem de toplumsal etki yaratma misyonu ile hareket ederek Türkiye’nin yaşam alışkanlıklarını dönüştüren ve bugün hala sektörlerinde öncü olan markalar yarattığını aktardı. Gençlere önce kendilerini tanıyarak yaşam amaçlarını, aradıkları anlamı keşfetmeleri sonrasında da bu anlama en yakın dünyayı bulup kendilerine bir yer edinmelerini öneren Akalın, Eczacıbaşı’nın gençlerin aradıkları anlamı bulabilecekleri bir ekosistem olduğunu vurguladı. 

İlkay Yıldırım Akalın’ın konuşmasının ardından Eczacıbaşı Holding Yetenek Yönetimi Yöneticisi Buse Kasımbeyli’nin moderatörlüğünde gerçekleşen sohbette Eczacıbaşı Topluluğu İnsan Kaynakları Grup Başkanı Eylem Özgür ve YetGen Kurucusu Prof. Dr. Erhan Erkut geleceğin yetkinlikleri ve iş hayatından beklentilere dair tecrübe ve görüşlerini paylaştı.

“Hayatta kalabilmek için uyum sağlamak zorundayız.”

Buse Kasımbeyli: Geleceğin yetkinlikleri diyoruz ama bu gelecek ne zaman gelecek ya da çoktan geldi mi?

Prof. Dr. Erhan Erkut: Gelecek çoktan geldi. “21. Yüzyıl Yetkinlikleri” sözünü ilk dile getirişim 20 yıl öncesindeydi. İlk çeyreği bitmiş olmasına rağmen biz hâlâ 21. yüzyılın yetkinliklerini konuşuyoruz. Amerikalı yönetim bilimci Gary Hamel, 2009'daki World Business Forum’da bence çok önemli saptamalarda bulundu. Hamel, geçen yüzyılda kurumların itaat, sadakat, titiz, itinalı çalışma ve zekâ beklediğini hatırlattıktan sonra sözlerine şöyle devam etti: “Fakat artık bu özellikler meta, yani ticari mal hâline geldi. 21. yüzyılda bu özellikler artık yetersiz kalıyor. Bu yüzyılın beklentileri; inisiyatif alabilme, girişimcilik, yaratıcılık ve tutku, hırs, heyecan.”  

Aranılan yetkinlikler hâlâ bir önceki yüzyılın yetkinlikleri ise artık bu dönemde yaşama şansınız yok. Bütün vizyonun, bütün inisiyatifin, bütün yeni fikirlerin ve bütün yeni ürünlerin yukarıdan geldiği bir yapı sürdürülebilir olmaz. Dolayısıyla kurumların bunları aşağıya doğru akıtması, devretmesi ve yayması lazım. 

21. yüzyıl yetkinliklerini saydığımda “öğrenme ve inovasyon yetkinlikleri” ile başlıyorum. Ondan sonra “yaratıcılık ve inovasyon”, daha sonra “eleştirel düşünme ve problem çözme” ve en son olarak da “iletişim ve iş birliği” diyorum. Kurumlar takım çalışması ve iletişimin öneminin farkına varmış durumda. Fakat eleştirel düşünme malesef çok da karşılık bulan bir kavram değil. Hâlbuki bütün kurumlar yeni bir şeyler yapmanın peşinde. Ama bilmiyorlar ki yeniliğe giden yolun taşlarını eleştirel düşünme döşeyecek. Değişimin, yeniyi bulmanın tetikleyicisi itiraz etmektir. Yaratıcılık ve inovasyon tarafında ise yeni bir fikir bulmak ve bunu hayata geçirmenin ne denli önemli olduğunu aktarmaya çalışıyorum. Bunun önemine vakıf olan şirketler “kurum içi girişimcilik” programları organize ediyor. Çalışanlarınızın kendi fikirlerini hayata geçireceği laboratuvarlarınız olmalı, bu girişim çabası şirketçe desteklenmeli. 

Buse Kasımbeyli: Eylem Hanım’a dönüp şunu sormak isterim. Bu yetkinliklerin iş hayatındaki karşılığı nedir?

Eylem Özgür: Her çağ bir öncekinden farklıdır ama içinde bulunduğumuz çağdaki fark, kırılım biraz daha fazla. İnternetin içine doğan bir çağdan bahsediyoruz. Ben üniversitedeyken bilgisayar laboratuvarındaki en önemli teknoloji e-posta atabilmekti. Şimdi yapay zekâdan bahsediyoruz. Çok hızlı bir gelişim söz konusu.

Teknik yetkinlikler tabii ki çok gerekli ve hatta bu noktadaki ihtiyacın derinliği giderek büyüyor. Ama uyum yeteneği ve öğrenme sürekliliği her şeyin başında geliyor. Hayatta kalabilmek için uyum sağlamak zorundayız. Yapay zeka, dijitalleşme gibi kavramlar korkulacak ya da bugüne kadar biriktirdiklerimizi boşa çıkarak şeyler değil. Ancak bu dönem artık farklı bir perspektif sunmamız gereken bir dönem. Ben üniversiteden 1998 yılında mezun oldum. Benim dönemimde üniversitede dört senede edindiğimiz teknik yetkinliklerin geçerlilik süresi 5-6 seneydi, ancak bu süre giderek azalıyor. Şimdi ise bir önceki sınıfta öğrendiğiniz teknik yetkinlik unsurları bir sonraki sınıfa geçtiğinizde güncelliğini yitiriyor. Yeni dünya, süreklilik arz edecek bir güncellemeyi gerekli kılıyor. Bunu bir yük olarak ya da yeni bir yaşam biçimi olarak görebiliriz.

İş hayatında da durum farklı değil. İşleri yapma biçimimiz, problemleri analiz etme şeklimiz ve bu süreçlerde kullandığımız araçlar hızla değişiyor. Bir durumu analiz edebilme, sonuç çıkarabilme ve ondan bir strateji üretebilme yetkinlikleri ise popülerliğini koruyor. Bu yetkinlikler, 20 yıl önce de önemliydi, bugün de öyle. Aradaki temel fark, o gün elimizde çok daha az sayıda ve manuel aracımız vardı; bugün ise elimizde hem daha fazla hem de daha etkili araçlar var. Vaktiyle iki gün süren analiz süreçleri, bugün yapay zekâ destekli araçlar sayesinde sadece 30 saniyede tamamlanabiliyor. Artık bilginin paylaşımı son derece demokratikleşti, herhangi bir kişinin isteyip de ulaşamayacağı bir bilgi neredeyse yok. Bu bilgilerin geçerliliği ya da güvenilirliği tartışılabilir, ancak erişim açısından bir engel bulunmuyor. Dolayısıyla iş dünyası; etrafında gelişenlerin farkında olan ve uyum sağlayabilen bir insan profili arıyor. Uyum sağlama derken, itaat etme anlamında bir uyum sağlamadan bahsetmiyorum; adapte olmak anlamında bir uyum sağlamadan bahsediyorum. Bir çalışan ne kadar tutkuluysa yeni olanı kucaklayışı, yeni olanı öğrenmesi o kadar kolaylaşıyor.

“Konfor alanınızdan çıkın.”

Prof. Dr. Erhan Erkut: Burada ben de Eylem Hanım’ın söylediklerine bir katkıda bulunmak isterim.

Altın yetkinlik, uyum sağlama becerisi. Bu beceriyi nasıl geliştirirsin? Ana formül, konfor alanından çıkmak. Sadece bir yere takılıp kalma; her yere git ve herkesle konuş. Karşındaki bir müdür ya da en alt kademedeki bir işçi olsun fark etmez; herkesle aynı rahatlıkta konuşabilmelisin. Konfor alanından çıkmayı ve çıktıktan sonra yoluna devam etmeyi öğrendikçe başka bir ülkeye gidince de kolay uyum sağlıyorsun yeni bir teknoloji gelince de. Yenilikler karşısında korkan tarafta değil de heyecanlanan tarafta olmak önemli.

İkinci önemli yetkinlik hızlı öğrenme. Öz yönlendirme ve inisiyatif alma bu anlamda çok kıymetli kriterler. Bir diğer yetkinlik ise psikolojik dayanıklılık. Bu kadar hızlı gelişen ve değişen dünyaya uyum sağlama aşamasında illaki düşeceksin. İşte düştüğün zaman kendini tutup kaldırabiliyor musun, mesele bu. Bu anlamda psikolojik sağlamlık çok önemli bir beceri. Bunu geliştirmenin yolu da “düşmek”.

Adaptasyon becerisi yüksek, hızlı öğrenen ve psikolojik olarak sağlam duran insanlarda vicdan da olmalı elbette. Yoksa ortaya bir canavar da çıkabilir. Bu, bir 21. yüzyıl yetkinliği değil ama çok önemli bir insan özelliği.

Buse Kasımbeyli: Erhan Bey, sizinle devam edelim. Bu yetkinliklerin akademide karşılığı var mı?

Prof. Dr. Erhan Erkut: Maalesef üniversitelerde bu yetkinlikler geliştirilmiyor. Kolay da değil ayrıca. Ben buna kitabımda da yer verdim. Kitabın ismini bu gerçekten yola çıkarak şöyle koydum: “Sistem Çaresiz Eğitim Sizde”. Kitapta da yazdım, bunun 10 tane sebebi var. İlk üç tanesini aktarmak isterim. Birincisi, bu yetkinlikler üniversite hocalarında da yok. İkincisi, sistem bunun önemini anlamıyor. Üçüncüsü, öğrenciler bunu talep etmiyor. Bu yetkinliklerin geliştirilmesi için eğitim sisteminin, “Bilenden bilmeyene bilgi nakli” yerine öğrencinin merkeze konduğu ve aktif öğrenme şekillerinin kullanıldığı bir yapıya kavuşturulması lazım. Mevcut durumda, Türkiye’nin bu noktada daha fazla adım atması gerektiği de bir gerçek. Durumu düzeltmek için yapılacak belli: Çok daha fazla aktif öğrenme, çok daha fazla proje ve çok daha fazla sunum ile en azından takım çalışması, iletişim, problem çözme ve analitik düşünme yetkinlikleri geliştirilebilir. Ancak şunun da altını çizmek gerekiyor: Bu yetkinliklerin esas geliştirilmesi gereken yerler, anaokulu ve ilkokul.

Peki öğrenciler ne yapmalı? Üniversitede öğrendiklerinizi heybenize koyun. Fakat asla bu yolda bunun yeterli olacağını düşünmeyin. Yetkinlikleri geliştirmeniz için; spor takımları, öğrenci kulüpleri, sivil toplum kuruluşlarındaki gönüllü çalışmalar ve stajlar size yardımcı olacaktır. Staj konusu önemli. Öyle “Benim staj zorunluluğum yok” ya da “Bana tek bir staj yeter” gibi düşüncelerle kenara çekilmeyin. Şunu unutmayın: Hiçbir insan kaynakları çalışanı mülakatta size, “Termodinamik dersinde hangi notu aldın?” diye sormayacak. “Kulüplerde ne yapıyorsun?”, “İnisiyatif aldın mı?”, “Duvara çarptın mı, çarptıysan nasıl ayağa kalktın?” gibi sorularla karşılaşacaksınız.

“Yenilikçi düşünme becerilerini beslemek en çok önem verdiğimiz konu.”

Buse Kasımbeyli: Eylem Hanım peki yolu Eczacıbaşı ile kesişen gençlerimizi biz yarınlara nasıl hazırlıyoruz?

Eylem Özgür: Biz, Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı bursiyerlerini birer Eczacıbaşılı olarak görüyoruz. Dolayısıyla bursiyerlere, Eczacıbaşı’nda çalışan olarak geçirecekleri günler ile alakalı ipuçları verebilirim. Bir yandan da nasıl desteklediğimiz konusuna değinebilirim.

Yenilikçi düşünme becerilerini beslemek en çok önem verdiğimiz konu. Odağa koyduğumuz unsur; o tutkuyu, yenilikçi düşünmeyi ve hızlı öğrenmeyi desteklemek.

“Gel Bi’ Keşfet” isimli bir programımız var. Hem lise hem de üniversite öğrencilerine yönelik olarak hazırladık. Lise tarafında daha çok meslek tanıtımı yaptık. Üniversite ayağında ise iş hayatında aynı mesleğe sahip insanların kaç farklı iş yapabileceğini göstermeye çalıştık. Diyelim ki bir makine mühendisisiniz. Mesleğinizin temel getirisiyle Eczacıbaşı bünyesinde hangi sektörlerde ya da hangi alanlarda neler yapabilirsiniz konusunda bilgiler verdik. Bunun da ötesine geçerek fonksiyonel olarak nelerin başarılabileceğini ele aldık. Bunları, öğretim disiplinleri üzerinden değil de iş fonksiyonları üzerinden anlatmaya çalıştık. 20 bine yakın öğrenciyle bir araya geldik ve sayımız her sene katlanarak artıyor. Program kapsamında Eczacıbaşılı genç yöneticiler; kendi hikâyelerini, geçtikleri yolları ve bunun gibi başlıklarda pek çok bilgiyi paylaşıyor.

Bununla beraber yaklaşık 20 yıldır uyguladığımız staj programları var. “Kariyer Test Sürüşü” dediğimiz bize özel bir programımız var. Eczacıbaşı’nda staj programları çok önemsenir, staja girmek işe girmek gibidir. Yazın stajını yapıp devam etmek isteyen stajyer arkadaşlarımız “Kariyer Deneyim Sürüşü” ile devam eder. Bu noktada artık bizim için yarı zamanlı bir çalışma arkadaşımız olur. Okulunun boş günlerinde gelir ve bizimle çalışır. Bizim için bir uzman yardımcısından farkları olmadığı için açık pozisyonlarımızda ilk kendilerini değerlendiririz. 2023 yılında yeni mezun alımlarımızın %50’sini kendi stajyer arkadaşlarımızdan yaptık.

Bunun dışında yarışma programlarımız var. Markatlon mesela, pazarlama alanında yeni ve yaratıcı fikirler geliştirmek isteyen gençler kuruluşlarımızın ev sahipliğinde Markatlon’da yarışıyor. Mühendislik alanında inovatif fikirler geliştirmek için bir diğer yarışma programımız EnGenius. İki yarışmada da takımlar hâlinde bir çalışma söz konusu. Bu sayede birlikte hareket etmek, iş birliği yapmak gibi pratikler gelişiyor.

Gençlerin iş hayatına katılımı Eczacıbaşılı yöneticilerin hepsinin ortak meselesi. Biliyoruz ki toplumun dönüştürücü gücü gençler. Bundan çok emin olduğumuz için tüm Eczacıbaşılılar olarak gençlere önem veriyor ve kariyer basamaklarında onlara destek veriyoruz.

“Yapay zekâya fırsat gözüyle bakmalı.”

Buse Kasımbeyli: Yapay zekâ konusuna da ayrı bir paragraf açmak isterim. Yapay zekâya nasıl bakmalıyız, neler getirecek, neleri değiştirecek, mesleğimizi elimizden alacak mı?

Eylem Özgür: Yapay zekâ, günün sonunda insan zekâsının üretmiş olduğu bir fırsat aslında. Düşünmeden, tekrarlı bir şekilde yaptığımız işleri elimizden alacak, evet. Buna üzülecek birileri olabilir. Ama yaratıcı düşünce tarzını hem düşünsel hem de fiziksel olarak işlerine yansıtmayı başarmış kişiler için yapay zekâ bir problem asla olmayacak. Dolayısıyla konuya fırsat gözüyle bakmak önemli.

Prof. Dr. Erhan Erkut: Ben kişisel olarak baktığımda çok büyük bir fırsat olarak görüyorum. Ama insanlık için baktığımızda resim biraz farklı. Teknoloji her zaman istihdam konusunda problem yarattı. Ancak tamamlayıcı güç ikame gücünden daha yüksek olduğu için toplam işsizliği artırmadı. Fakat artık ikame güç, tamamlayıcı gücün önüne geçiyor. Örneğin, navigatör olmasaydı ben buraya gelemezdim; beni tamamladı. İleride aracı sürmek için bana ihtiyaç olmayacak. Peki o zaman şoför dediğimiz meslek grubuna ne olacak?

Yapay zekânın ele geçireceği meslek diye bir şey yok. Yapay zekânın ele geçireceği görevler var. Bu görevler arasında, algoritması yazılabilen ve tekrarlanabilen görevlerin hepsini teknoloji ele geçirecek. Zaten geçirsin. Zira rutin işler insana layık işler değildir. Böyle olduğu zaman senin yaratıcı yönlerini göstermen adına çok daha fazla vakit kalıyor. Ama şirketin senin yaptığın işi yapacak sayıda insana ihtiyacı kalıyor mu? 10 kişiyle yapılan iş üç kişiyle yapılabilir duruma geliyor, hadi iki kişi de biz koyalım, beş kişiyle. E peki kalan beş kişiye ne olacak? Kabul edelim, işsizlik kapıda. Ama şunu da bilmek lazım: Senin işini yapay zekâ almayacak; yapay zekâyı senden daha iyi kullanan biri alacak. Uzun vadede, teknolojinin ele geçirmesi başlığında, işin bilişsel mi ya da manuel mi olduğu değil, rutin olup olmadığı rol oynayacak. Size yapay zekânın yapamayacağı birkaç meslek sayayım: Bahçıvanlık, badanacılık, ahşap işçiliği, marangozluk, araba tamirciliği, elektrik/su tesisatçılığı. Bunları hiçbir robot yapamaz. Yapsa da çok pahalı olur, kimse buna yanaşmaz. Bu alanlarda işsizlik beklemiyorum. Ama bilişsel işlerin rutin tarafları gideceğinden orada bir işsizlik bekliyorum.

Diğer taraftan rutinlerden kurtulmak eğitimli ve düşünen insan için büyük bir fırsat. 15 saat çalışıp 40 saatlik maaş alınabilecek bir dünyaya gidiyoruz. Boş Zaman Yönetimi gibi mesleklerin iyice tırmandığına şahit olacağız. İki gün evden bir gün ofisten benzeri çalışma şekilleri olacak. Heyecan verici bir dünya gençleri bekliyor. Sanat, spor gibi alanlara çok daha fazla vakit ayırma şansları olacak.

En nihayet şunu söyleyeyim: Asla korkmayın. Kartları iyi oynarsanız kariyer basamaklarını çok hızlı bir şekilde tırmanma şansınız olur.

Azra Aylin Kul
İstanbul Teknik Üniversitesi
Endüstri Mühendisliği

Gelecekte sahip olmamız gereken en önemli yetkinliğin uyum sağlama olduğunu düşünüyorum. Devamlı gelişen ve dönüşen bir dünyada yaşıyoruz. Ben de şu an kendimi bu sürece uyum sağlamaya, gelişmeye açık hissediyorum. Eczacıbaşı’nın bu anlamda desteğini hissetmek çok güzel. Çünkü biliyorum ki bu tarz etkinlikler, öğrencilerin bir araya gelip ortak bir hava yakaladığı organizasyonlar. Adaptasyon tarafında bizim için oldukça yararlı. Bu kavramların iş hayatının dinamiklerine nasıl aktarılacağı yönünde yapılan söyleşiler, konuşmalar ve etkinlikler de ayrıca önemli.

Yusuf Bahçeci
Galatasaray Üniversitesi
Bilgisayar Mühendisliği

Benim için öncelikli mesele gelecek kaygısı yaşamamak. Maalesef hepimizin ortak sıkıntısı bu. Bu kaygı durumu, yanlış kararlar almamıza da neden olabiliyor. Bir genç olarak kendimi daha iyi hissetmek için ilk üç sırada söyleyeceğim durumlar aslında bu kaygı zeminin üzerinde yer alıyor. Nedir bunlar? İlk sırada bir hedef belirleyebilmek, ikinci sırada bu hedefte ilerleyebilmek, üçüncü sırada ise sonuç alabilmek var. Bu burs programı benim tüm bu ihtiyaçlarıma cevap verebilir nitelikte. Program, ilk sırada söylediğim hedef belirleyebilmek noktasında bizim için yol gösterici oluyor. Yine Eczacıbaşı’nın hayata geçirdiği programlar ve yarışmalar da ikinci sırada söylediğim hedef yolunda ilerlemek kısmında bize katkı sağlıyor. Gelecek kaygısını kırmamızı sağlıyor, bize cesaret veriyor. Öte yandan gerek mentorluk programlarında gerekse de etkinliklerde sonuç alabilmiş insanları görmek bizim de başarabileceğimiz şeyler olduğu konusunda umut veriyor. Bu, motive edici bir durum. Eczacıbaşı’nda gençlerin yeri gerçekten ayrı, biz bunu hissediyoruz. Yapılan etkinliklerde bizlerden Eczacıbaşı bursiyeri değil de Eczacıbaşı’nın bir parçası olarak bahsediliyor. Bu bile mottonun hakkını ne kadar iyi verdiklerinin bir kanıtı.

Esra Küreci
İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi

Bugün, İstanbul Modern’deki bu etkinlikte söyleşiden önce Kâğıdın Dönüşümü Atölyesi’ne katıldık. Ben sanata ilgi duyan ve takip eden biriyim ve tek başıma bu tarz işler yapmaktan çok hoşlanırım. Ama bugün arkadaşlarımızla birlikte hareket ettik. Yeni tanıştığım insanlarla bir kâğıdı dönüştürmek, bu dönüşüme şahit olmak çok güzeldi. Beraber yapmak bana daha fazla keyif verdi diyebilirim. Bugün geleceğin yetkinliklerinden konuştuk. Atölyede yaptıklarımızı bu yetkinliklerden üç tanesiyle bağdaştırabilirim: Esneklik, sürdürülebilirlik ve yaratıcılık. Kâğıdın süreci kullan-çöpe at şeklinde ilerlemek zorunda değil. O kâğıt esneyebilir, farklı bir formda ve farklı bir amaç için tekrar geri dönüşebilir. Bu, aynı zamanda sürdürülebilir bir tavır oluyor. Yaratıcılık tarafında ise bir şeyleri kendin yapmak, o işin içinde var olmak ve kâğıdın, senin yaptıklarına bağlı olarak farklı yanıtlar vermesi insanın yaratıcılığını besliyor. Gençler için “onların yeri ayrı” diyen bir kurumun çatısı altında olmak bizim için oldukça değerli. Seni dinleyen birilerinin olması, sorduğun soruları cevaplandıracak birilerinin olması çok güzel. O yüzden “Eczacıbaşı’nda Gençlerin Yeri Ayrı” yaklaşımı bize çok iyi hissettiriyor.

Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Eğitim Burs Programı ile bootcamp, yarışma, eğitim programları, tesis ve kuruluş ziyaretleri ile gençlerin kariyer gelişimlerine destek vermenin yanı sıra spor, kültür ve sanat alanındaki ayrıcalıklarla da sosyal hayata katılımlarını teşvik ediyoruz. Programın 2023-2024 eğitim-öğretim dönemini kapsayan ilk yılında, 400’ü deprem bölgesinden kadın öğrenciler olmak üzere toplamda 500 öğrenciye eğitim desteği verdik.