Dünya Ekonomik Forumu tarafından her yıl belirlenen Genç Küresel Liderler (Young Global Leaders) 2022 listesinde yer alan Eczacıbaşı Topluluğu Dijital Dönüşüm Koordinatörü ve Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Üyesi Esra Eczacıbaşı Coşkun, Topluluğun genç nesil temsilcileriyle yeni çağın problemleri ve bu problemlere sunulabilecek alternatif bakış açılarını konuşmak üzere bir araya geldi.
VitrA Karo Çevre Sorumlu Uzmanı Aslıhan Yemenici, Eczacıbaşı Bilişim Veri Bilimcisi Ezgi Paket ve Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Ar-Ge Mühendisi Bertuğ Bingöl; sürdürülebilirlik, toplum ve iş dünyasının geleceği, inovasyon ve dijital dönüşüm üzerine sorular sordu, Esra Eczacıbaşı Coşkun yanıtladı.
Ezgi Paket: Sizce dünyanın geleceğini şekillendirmede genç liderler nasıl bir rol üstelenecek? Genç Küresel Liderler’in öncelikli gündem maddelerini hangi konular oluşturuyor?
Esra Eczacıbaşı Coşkun: Genç Küresel Liderler, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından dünyadaki genç liderlerin bilgiyi ve tecrübeyi paylaşarak birbirlerine ve başkalarına ilham olması hedefiyle oluşturulan bir topluluk. Bu anlamda, dünyanın geleceğine dair etkin bir rol üstlenme açısından örnek bir model oluşturuyor. Toplumsal sorunlara karşı duyarlı, daha sağlıklı ve güvenli bir gelecek için çalışmalar yapan gençlerin arasında bu listede yer almak, bana gurur ve sorumluluk duygularını bir arada yaşatıyor.
Dünya hızlı bir değişim geçiriyor ve bu dönüşümle birlikte sorunların da çoğalarak çeşitlendiğini gözlemliyoruz. Genç Küresel Liderler’in faaliyetlerini, çevresel, sosyal ve ekonomik küresel sorunlara çözümler sunmaları, dünyada bu alanlarda atılacak adımlara yeni bir bakış açısı katarak yön vermeleri açısından önemli buluyorum. Bu çerçevede Genç Küresel Liderler; kültürlerin ve toplumların ilişkilerinin güçlendirilmesi, değişen şartlara sağlıklı uyumunu gözeten stratejilerin kurgulanması, sektörler, bölgeler ve ideolojiler arasında bilgi paylaşımının yapılabileceği köprülerin kurulması gibi hassas görevler üstleniyor. Bu kapsamda, Genç Küresel Liderler’in bilgi ve tecrübelerini paylaşabilecek bir platforma sahip olmaları da beni çok heyecanlandırıyor.
Genç Küresel Liderler’in öncelikli gündemleri dünyamızın gündemleriyle paralel. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Riskler Raporu 2022’ye göre en önemli ve uzun vadeli riskler, iklim riskleri ile ilişkili. İklim krizinin olumsuz etkilerini doğrudan veya dolaylı olarak tüm dünyada daha fazla hissediyoruz. Küresel ortalama sıcaklık artışının 1,5 °C’nin altında tutulması için çok hızlı ve çok güçlü bir çevresel, sosyal ve ekonomik dönüşüme ihtiyaç var.
İklim krizi, domino etkisi olan bir sorun. Bu nedenle, tek yönlü bir bakış açısı bizleri yanlış bir yöne taşıyabilir. Artan kentleşme, nüfus artışı ve iklim değişikliğinin, su ve gıda sistemleri üzerinde baskı oluşturduğunu biliyoruz. Buna bağlı olarak iklim kaynaklı zorunlu göçler de önümüzdeki yıllarda artacak. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Küresel Riskler Raporu’na göre, 2050 yılına kadar 200 milyon insanın iklim sebebiyle yerlerini değiştireceği tahmin ediliyor. Dolayısıyla, yeni çağın liderlerinin çok katmalı bu sorun karşısında birlikte hareket etmelerinin, çözüm üretme yolunda anahtar rolünde olduğunu düşünüyorum.
Bir diğer önemli husus da fırsat eşitsizliğine ilişkin gelişmeler... Fırsat eşitliğini sağlamanın bireyden kuruma, sivil toplum kuruluşlarından kamuya, eğitimcilerden kural koyuculara kadar toplumun her katmanının ortak sorunu olduğunu artık kabul etmemiz gerekiyor.
Aslıhan Yemenici: Çok katmanlı bir yapıya sahip olan ve hayatın her alanında kendine yer bulan sürdürülebilirliğin önümüzdeki dönemde hem şirketleri hem toplumu hem de bireyleri nasıl şekillendireceğini düşünüyorsunuz?
Esra Eczacıbaşı Coşkun: Hangi alan ya da sektörden olursa olsun, iş ve yönetim modelleri sürdürülebilirlik eksenli bir ekosistem üzerinden tasarlanıyor. Sürdürülebilirlik, günümüzde hemen her platformun kapsama alanında. Artık bir seçim değil, bir zorunluluk. Aynı şekilde, dünya çapındaki hükümetlerce yapılan uluslararası zirvelerde de uzun değerlendirmelere konu oluyor, bu alanda acil aksiyon planları oluşturuluyor.
Bireyler olarak yapabileceklerimizi düşündüğümüzde, günlük hayatımızdaki alışkanlarımızdan satın alma tercihlerimize kadar birçok farklı alanda aksiyonlar alabiliriz.
İş dünyası açısından baktığımızda, sürdürülebilirliğin hem yasal düzenlemeler hem işin ve kaynağın geleceği hem de tüketici beklentileri sebebiyle, gün geçtikçe çok kritik bir noktaya taşındığını görüyoruz. Müşteri ve paydaşların beklentisi, kendileri için bir değer yaratılırken doğaya, insanlara ya da topluma olumsuz etki bırakılmaması yönünde. Bunda pek tabii ki iklim krizinin etkisi oldukça büyük. Sosyal ve ekonomik açıdan baktığımızda ise gelir adaletsizliği ve eşitsizlik sebebiyle iklim krizinden en çok yoksul ve kırılgan kesimlerin etkilendiğini, etkileneceğini görüyoruz. Tüm bunları göz önüne aldığımızda, iş dünyası ve ülkelerin sürdürülebilirlik odaklı ve ortak amaçlar için birlikte hareket etme gerekliliği kaçınılmaz hâle geliyor.
Topluluğumuzda sürdürülebilirliği sadece tek bir birimin ya da ekibin sorumluluğu olarak görmüyoruz. Bu konuda hepimiz, yaptığımız işlerin sürdürülebilirlik etkisini bilmeliyiz. Ayrıca süreçlerimizi ve etkilerimizi nasıl iyileştirebileceğimizi de en iyi şekilde belirlemeliyiz. Ancak elbette sürdürülebilirlik yönetişimimizin güçlenmesi de önemli ve bunun için gerekli iyileştirmeleri yapıyoruz. Konunun üst yönetim nezdindeki sahipliğinin ne kadar önemli olduğunun farkındayız.
Bu sebeple, kuruluş ve Topluluk CEO’larımızın sahipliğinin yanı sıra Yönetim Kurulu seviyesinde çevresel, sosyal, yönetişim konularının Topluluk genelindeki stratejik yönetimini güçlendirmek üzere Çevresel, Sosyal, Kurumsal Yönetim (ESG) Komitesi oluşturuldu. Diğer yandan, Topluluk kuruluşlarımızın kendi içindeki Sürdürülebilirlik Komiteleri de sürdürülebilirlik yönetişimimizi güçlendiren yapılar arasında yer alıyor.
Güçlü yönetişimin yanı sıra sürdürülebilirlik kapsamında önceliklendirdiğimiz konular çerçevesinde ortaya koyduğumuz hedefler, çalışmalarımızda planlı ve sistematik bir şekilde ilerlememizi sağlıyor. Örneğin, 2021 yılında, üretim tesislerimizde belirlediğimiz hedefler ve gerçekleştirdiğimiz iyileştirme projeleriyle, yaklaşık 32 milyon kişinin günlük elektrik kullanımına eşdeğer miktarda enerji tasarrufu ve yaklaşık 1,4 milyon kişinin günlük su kullanımına eşdeğer miktarda su tasarrufu sağladık. Yenilenebilir enerji yatırımlarımızı artırmaya yönelik hedeflerimizi belirledik. Müşterilerimize sunduğumuz ürünlerimiz sayesinde, onların kendi hayatlarındaki çevresel etkiyi azaltabilmeleri ve daha az doğal kaynak kullanan ürünleri tercih etmeleri için seçenekler oluşturuyoruz.
Aslıhan Yemenici: Kadınların dezavantajlı konumu sadece Türkiye’nin değil, dünyanın temel sorunlarından biri. Eczacıbaşı Topluluğu, bu konuda aldığı öncü aksiyonlarla faaliyet gösterdiği sektörlerdeki kuruluşlara ilham oluyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki başarılı uygulamaların bir kuruluşu hangi açılardan öne çıkaracağını düşünüyorsunuz?
Esra Eczacıbaşı Coşkun: Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, pandemi gibi zorlu dönemlerde varlığını daha çok hissettirse de her zaman için yoğun bir dikkat ve çaba ile gündemde tutulması gereken bir konu.
Birçoğumuz, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınların eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimlerinin ve sosyal, politik, ekonomik hayata tam, eşit katılımlarının önünde önemli engeller bulunduğunun farkındayız. Toplumun yarısını oluşturan bireylerin önündeki bu engellerin kaldırılması, her şeyden önce toplumsal refahın sağlanması açısından oldukça önemli.
Bu konuda atılacak her türlü etkili adım, olumlu sonuçları da beraberinde getiriyor. Araştırmalar, adil ve eşit şartlarda yetişen kadınların kendi ülkelerindeki refah ve kişi başına Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) büyümesine daha fazla katkı sağladığını gösteriyor. Bu nedenle, kadınlar için eşit fırsatların sağlanması çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan da kritik değerde. Bununla birlikte, eşitlikçi şirketler daha güçlü insan kaynağına ulaşabiliyor. Ayrıca, kadınların yönetim kurullarındaki temsili ile kurumsal performans arasında güçlü bir ilişki olduğunu gösteren birçok çalışma var ve bunun farkında olan pek çok şirket, kadınların liderlik pozisyonlarındaki varlığını artırmak için harekete geçiyor.
Tüm bu sebeplerle, Eczacıbaşı Topluluğu’nun insan kaynakları stratejilerine yön veren “herkes için eşit fırsatlar” temel motivasyonu kapsamında, fırsat eşitliğini sürdürülebilirlik çalışmalarımızda ana önceliklerimiz arasında kabul ediyoruz.
Eczacıbaşı Topluluğu olarak; 2013’te Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri’ni (WEPs) imzaladık. Aynı yıl Dünya Ekonomik Forumu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı koordinasyonluğunda kurulan İşte Eşitlik Platformu’na katılarak ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitim Programlarımızı oluşturarak fırsat eşitliği çalışmalarımıza hız kazandırdık. 2016’da ise hayata geçirdiğimiz tüm fırsat eşitliği uygulamalarını “birliktebiz” Fırsat Eşitliği Platformu çatısı altında topladık. Çeşitli uygulama ve düzenlemelerle kadın çalışanların her alanda istihdamını teşvik etmek üzere çalışıyoruz. “birliktebiz” fırsat eşitliği platformu kapsamında, Topluluğumuzda kadın istihdamının daha az olduğu alanlara odaklanıyoruz; kadın istihdamını artırmak, kadınlara özel uygulamalarımızı çeşitlendirmek, fırsat eşitliğini desteklemek amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Tüm bunların yanı sıra kadın çalışanların anne olma dönemini özel olarak destekliyor, hamilelik sürecinde çalışma alanındaki konforunu sağlamayı ve anne olma yolunda onlara her noktada destek olmayı görev biliyoruz. Bu kapsamda, tüm kuruluşlarımızda annelere kreş desteği veriyoruz. Kadın işi erkek işi bilmeyen bir Topluluk olarak; anne ve babanın çocuk gelişiminde eşit sorumluluğa sahip olduğuna inanıyoruz, bu nedenle babalarımızı da unutmuyoruz. Babalık iznini doğumdan sonra üç hafta; devamındaki dönemde ise üç haftaya kadar haftada bir gün olarak uyguluyoruz. Ayrıca baba olan çalışanlarımızı ilgili babalık eğitimlerimiz ile destekliyoruz.
Ezgi Paket: Dijital dönüşümün gelecek açısından hem toplumlar hem de şirketler için önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Esra Eczacıbaşı Coşkun:
Günümüzde, başarılı olmuş şirket hikâyelerini incelediğimizde, bunların ortak paydalarından birinin başarılı bir dijital dönüşüm gerçekleştirmek olduğunu görüyoruz. Yeni dünyada, çok büyük çoğunlukla, dijital çözümleri özümseyen ve hızlı değişime ayak uydurabilen şirketlerin yer bulacağı konusunda tüm sektörler hemfikir durumda.
Eczacıbaşı Topluluğu çağdaş, kaliteli, sağlıklı yaşamın öncüsü olma misyonunu taşıyor. Dijital dönüşüm ile bu misyonumuz doğrultusunda içinde bulunduğumuz iş alanlarının geleceğini şekillendirmeyi amaçlıyoruz. Bu nedenle, dijital dönüşümü ve iş stratejimizi bir bütün olarak ele alıyoruz. Kısacası, dijital dönüşüm bizim için bir proje değil, iş stratejimizin odak noktası.
Dijital dönüşüm vizyonumuzu da bu bakış açısı üzerine kurduk. Bu alandaki vizyonumuzu, “dijital teknolojileri ve veriyi tüm iş süreçlerimizde içselleştirerek içinde bulunduğumuz iş alanlarının geleceğini şekillendirmek” olarak belirledik. Dijital yol haritalarımızı belirlerken iki farklı yaklaşım bize rehberlik etti. Bunlardan biri “bugünden yarına” bakış açısıydı; yani bugünün problemlerine dijital çözümler geliştirmeyi kapsıyordu. İkinci olarak da “yarından bugüne” bakış açısıyla “yarın bizim içinde bulunduğumuz sektörler nasıl dönüşecek, biz buna ayak uydurmak için bugünden neleri değiştirmeliyiz?” diye düşündük. Bu yaklaşımdan doğan soru ve değerlendirmeler ise bizi dört odak noktasına taşıdı: Müşteri odaklılık, veriden değer yaratma, yeni iş modelleri geliştirme ve kültür değişimi.
Başarılı bir dijital dönüşüm, bir organizasyon için tek değil, çok yönlü kazanım demek. Dijitalleşme, kaynak kullanımlarını büyük ölçüde azaltması nedeniyle sürdürülebilir büyümeye destek olurken aynı zamanda uzun sürede yapılacak bir işin daha kısa sürede tamamlanmasına olanak sağlayarak maliyet, zaman ve emek tasarrufu sağlıyor. Bu faydayı somut bir örnek üzerinden açıklamak isterim. B2B işlerde yeni nokta kazanımı ve potansiyel belirleme saha ziyareti ile yapılıyor. Oysa şimdilerde, banyo iş alanımızda potansiyel noktaları veri bazlı olarak belirlemeye başladık. Çeşitli parametreler haritasal raporlama sistemimizi besliyor ve noktalar, algoritmanın çıktılarına göre saha satış yönetim sistemimize otomatik olarak işaretleniyor. Bu sayede saha ekibi odaklı ziyaretler yapılıyor. Hayata geçirdiğimiz proje sayesinde kazandığımız yeni noktalarla finansal katkı elde ettik. Bu faydayı gören iş ekiplerimizin dijital dönüşüm ve veriden değer yaratma iştahı arttı ve yeni projeler üzerinde çalışıyorlar.
Dijital dönüşümün, toplumların bilgi ve deneyimini paylaşmasındaki rolünü de unutmamalıyız elbet. Dijital çözümlerin yaygınlaşması, verinin demokratikleşmesi ve bunun bir sonucu olarak toplumlar arası eşitsizliğin azaltılması açısından da büyük faydalar sağlıyor.
Tüm bu faydaları gözeterek dijital dönüşüm çalışmalarını Topluluğumuzun farklı iş kollarında geliştirilen projelerle güçlendirmeye çalışıyoruz. Her yıl “Dijitaliz Buluşması” gerçekleştirerek, Topluluğun kuruluş ve markalarını dijital dönüşüme teşvik etmek üzere başarılı dijital projeleri ödüllendiriyoruz. Çalışma arkadaşlarımızın tasarladığı etkileyici dijital projeleri ve bunların sonuçlarını görmek hepimiz açısından umut verici. Topluluğumuza, toplumumuza ve çevremize bu derece büyük katkılar sağlayan bu projelerin her geçen gün artacağına inanıyorum. Böyle bir Topluluğun Dijital Dönüşüm Koordinatörü olmaktan da gurur duyuyorum.
Bertuğ Bingöl: Günümüzde inovasyon, dijital dönüşüm, sürdürülebilirlik kavramları birbirleriyle çok yakından ilişkili. Bu noktada, birbirini besleyen bu süreçleri bir bütün olarak sağlıklı bir şekilde yönetmek için nasıl bir yol izlenmeli sizce? Bu bütünsel yönetim yaklaşımı, iş süreçlerinde olduğu gibi dünyanın sorunlarına çözüm getirebilme çabalarına da nasıl yansıtılabilir?
Esra Eczacıbaşı Coşkun: İnovasyon, dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik süreçleri birbirine birçok açılardan bağlı ve bu bağlar güçlendikçe zincirleme bir biçimde daha verimli iş sonuçlarına ulaşıyoruz. Yenilikçi projelerimizde, inovasyon ve sürdürülebilirliği birlikte örüyoruz, dijitalleşme ise bu projelerimizin hayata geçmesini mümkün kılıyor.
Bu üç kavram arasındaki güçlü sinerjiyi açık biçimde fark edebileceğimiz bir örnek vermek istiyorum. Pandemi döneminde önemi iyice artan kamusal alanda hijyen konusu kapsamında Eczacıbaşı Yapı Gereçleri kamusal alan tuvaletlerinin hijyenini kendi sorumluluğunda görerek inovatif ürünler ve çözümler geliştirdi. Hijyen bariyerini korumaya yardımcı 20’den fazla temassız teknoloji üretmesinin yanı sıra Eczacıbaşı Tüketim Ürünleri ile birlikte ürün ve hizmetleri bir arada sunan yenilikçi bir iş modelini de hayata geçirdi. Bu iş modeli çerçevesinde, kamusal alan tuvaletlerinde uçtan uca temassız tuvalet deneyimini sağlayabilmek üzere banyo ürünleri ile birlikte tamamlayıcı ürünler ve hizmetleri içeren bir ekosistem oluşturulması hedeflendi ve ihtiyaç duyulan ürün, hizmet ve süreçlerin bir arada paketlendiği, uzun vadeli ödeme seçenekleri sunan “Platform olarak Tuvalet” (Toilet as a Platform-TaaP) modeli hizmete sunuldu.
Sonuçta topluma ve ekosisteme faydalı, sürdürülebilir, dijital çözümleri de içinde barındıran bir proje geliştirilmiş oldu. Bu konuda çok sayıda örnek verilebilir elbette ama esas olan, az önce de değindiğimiz bütünsel yaklaşımı tüm iş süreçlerine adapte edebilme yetkinliği ve Eczacıbaşı Topluluğu olarak bunu başarıyla benimseyip uygulayabildiğimizi düşünüyorum.
Sürdürülebilirlik hedeflerimize yönelik çalışmaları da bir yandan inovasyon süreçleri ve araçları ile destekliyoruz. Topluluk inovasyon stratejimiz çerçevesinde odaklandığımız ortak sinerji alanlarının başında, sürdürülebilirlik ve özellikle su tüketiminin, üretimde ve ürünlerde azaltılması ve su kaynaklarının etkin kullanımı geliyor. Kaynakların verimli ve tekrar kullanılabilirliğini, geleceğe etkisini yaptığımız tüm çalışmalarda gözetiyoruz.
Değişim için, çözüm yolunda ihtiyaç duyulan disiplinler arası birlikteliğe, ortak akla ve birlikte aksiyon alabilme cesaretine ihtiyacımız var. Bu yaklaşımın hem gezegenimizi hem de tüm toplumları daha refah yarınlara taşıyacağına inanıyorum.
Aslıhan Yemenici: Sizce gençler ve genç liderler dünya sorunlarına nasıl yaklaşmalı? Elini taşın altına koymak için neler yapmalı? Topluluğumuzun genç liderlerine bu konuda neler söylemek istersiniz?
Esra Eczacıbaşı Coşkun: Bugün dünya belki de her zaman olduğundan daha hızlı bir gelişim içinde. Buna önemli ölçüde gençler öncülük ediyor. Genç kuşaklara da önceki nesillerin sahip olduğu deneyimler yol gösteriyor. Bunu aslında Eczacıbaşı Topluluğu’nun kültürüyle örtüştürüyorum. Bizler Topluluğumuzun kuruluşundan itibaren koruduğu, onu bugünlere taşıyan değerlere sahip çıkarak yeni çağın koşullarına en güçlü şekilde uyum sağlıyoruz. Bu denge ve uyumun gücüne inanıyorum.
Gençler, dinamizm ve enerjileri ile yaşadıkları toplumda pozitif değişimi sağlama gücüne sahip. Bu gücü dünyanın sorunlarını çözmek için daha etkili bir biçimde kullanmalıyız. İçinde bulunduğumuz ekosistem içerisinde bu olumlu etkiyi nasıl artırabileceğimize odaklanarak başlayabiliriz. Hem yaptığımız işte hem de kişisel hayatlarımızda kaynak kullanımında verimlilik, daha az tüketim ve geri dönüşüme katkı anlamlı bir yaklaşım olabilir. Bireysel olarak sürdürülebilirliğe katkıda bulunan markaları tercih etmek de bir başka önemli yaklaşım olacaktır.
Çevresel ve toplumsal krizlere yenilikçi çözümler bulmada farklı bakışlara ve yeni nesil bir liderliğe duyulan ihtiyaç her geçen gün daha fazla biçimde kendini gösteriyor. Bu koşullar altında gençler çok daha fazla sorumluluk almalı diye düşünüyorum. Karmaşık problemlerin çözümünde farklı disiplin ve yetkinliklere sahip bireylerin bir araya gelerek ortak amaç için çalışması, daha büyük etkilerin yaratılması için önemli ve teknoloji çağında dünya üzerindeki gençler her zaman olduğundan çok daha fazla etkileşim içinde. Örneğin, dünyanın bir ucunda gerçekleşen çevresel bir felakete öteki ucundan gençler sahip çıkarak birlikte hareket ediyor ve çözümü birlikte kurguluyorlar.