Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say, Dr. Nejat F. Eczacıbaşı'nın da aralarında olduğu ve yaşamında iz bırakan sekiz Türk aydınına ithaf ettiği “Portreler” eserini ilk kez 50. İstanbul Müzik Festivali'nde seslendirdi. Portreler eseri Dr. Nejat F. Eczacıbaşı’nın yanı sıra sanatçının yaşamında iz bırakan ve Türkiye’de kültür ve sanat hayatına yön vermiş ve katkı sağlamış Ahmet Say, Fikret Otyam, Yıldız Kenter, Yaşar Kemal, Şarık Tara, Türkan Saylan ve Tarık Akan’ın aralarında yer aldığı sekiz değerli ismin portresinden oluşuyor.
Dinleyicilerin büyük beğenisini kazanan konser, dakikalarca ayakta alkışlandı. Say, Dr. Nejat F. Eczacıbaşı için yazdığı bölümün el yazması notalarını, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’na hediye etti.
İlk olarak 1973 yılında İstanbul Festivali adıyla düzenlenen İstanbul Müzik Festivali, 50 yıldır dünya çapında sanatçıları ağırlamaya devam ediyor. Dr. Nejat F. Eczacıbaşı tarafından, ülkenin kültür-sanat ekosisteminin gelişimine katkıda bulunmak amacıyla başlatılan ve zamanla dünyanın en prestijli sanat etkinlikleri arasında yerini alan İstanbul Müzik Festivali’nin bu yılki yıldız sanatçılarından biri de Fazıl Say idi. Konsere, şef Can Okan yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası eşliğinde, Robert Schumann’ın La Minör Piyano Konçertosu ile başlayan Say, ardından, piyano ve flüt için bestelediği Portreler “Op.101” eserinden babası Ahmet Say’a adadığı bölümü seslendirdi. Say, aynı eserin Dr. Nejat F. Eczacıbaşı’na adadığı bölümünü ise festival kapsamındaki bu konserde ilk kez seslendirdi.
Dr. Nejat F. Eczacıbaşı’nın anısı için yapabileceği en şeyin “güzel bir beste” olacağı düşüncesiyle yola çıktığını dile getiren Fazıl Say ile kısa bir sohbet etme şansımız oldu. Say, böylesine bir çalışmayı hazırlamasına giden süreci şöyle anlattı: Portreler, hepimiz için anlam ve önem ifade eden sekiz şahsın ismine bestelenmiş parçalar. Dr. Nejat F. Eczacıbaşı da bu isimler arasında yer alıyor. Bu besteler, kişileri anlatıyor, onları müzik ile betimlemeye çalışıyor. Müziğin dili ile insanın karakterinde bir bütünlük yaratmaya çalışıyor.
Nejat Bey’in kurduğu İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı son derece önemli bir oluşum. Hepimiz İKSV bünyesindeki bu festivalden o kadar çok beslendik ki… Sanatçılar olarak müteşekkiriz. İKSV’nin sanatçılara bir hediyesi bu ama biz sanatçıların da bu yapıyı kuranlara hediyesi olması lazım. Benim verebileceğim en güzel hediyenin, yazacağım bir beste olacağını düşündüm. Bu, bir kişinin ya da kurumun siparişi üzerine yapılmış bir eser değil. Tamamen benim hislerimden doğmuş bir şey.
Şunu da belirtmek istiyorum: Kendisinin sanata katkıları çok büyük ama unutmamız gereken bir konu daha var. Nejat Bey aynı zamanda Türkiye’deki birçok eczacının da hocasıydı. Benim annem de bir eczacıydı ve onun öğrencisiydi. Annem, Nejat Bey’e olan hayranlığını ve ondan ne kadar çok şey öğrendiğini hep anlatırdı.
Biz besteciler bir insanı müziğimizle anlatmaya çalışırken birçok perspektiften yaklaşıyoruz. O kişinin nasıl müzikler sevdiği bile bir etken olabiliyor. Nejat Bey’in klasik müziğe, Batı müziğine olan hayranlığını biliyoruz. Bunun yanı sıra her zaman caza, Türk ritimlerine de açık bir insan olmuştur. Tüm bu öğelere yer vermeye çalıştım. Nejat Bey’in bestesi, ritim ve melodiyi bütünleştiren bir eser.”