Eczacıbaşı Spor Kulübü, yaklaşık 60 sene önce, bir spor kulübünden öte bir spor kültürü yaratma hedefiyle kuruldu.
Şüphesiz, 1960’lar Türkiye’sinin şartlarında doğan ve spor tarihine Türk kadın voleybolunun adını altın harflerle yazdıran Eczacıbaşı Spor Kulübü’nün, kadın voleyboluna kesintisiz yatırımları ile bu ekosistemin oluşturulmasında, voleybolun geniş kitlelere yayılmasında ve kadın voleybolunun bugün ülkemizin en başarılı olduğu takım sporlarından biri hâline gelmesinde önemli bir rolü bulunuyor.
Türkiye kadın voleybolu tarihine damga vuran başarılar…
Eczacıbaşı Kadın Voleybol Takımı, ulusaldaki onca başarının yanında uluslararası arenada da elde ettiği şampiyonluklar ve gerçekleştirdiği ilklerle spor tarihinde önemli bir yere sahip.
Kulüp, 1980 yılında Avrupa’da başarılı olma hayalini gerçekleştirerek Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası finaline kaldı ve ikinci oldu. Türkiye’nin bir takım sporunda ilk Avrupa başarısı, diğer branşlara ve kadın sporculara önemli bir kılavuz oldu. Artık çıta daha da yükselmişti. 1984’te yine finale kalındı ve Eczacıbaşı, 1999 yılında Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nı kazanarak Türkiye’ye voleybolda ilk Avrupa Şampiyonluğu’nu getirdi. Hedefi en yükseğe koyunca “yetinme” duygusu ortadan kalkıyor. Takım, 2015 yılında Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonu oldu. Yine 2015 ve 2016 yıllarında ilk kez, üst üste iki kere Dünya Şampiyonluğu kazanarak Türk kadın voleybolu tarihinde çok özel bir konuma yerleşti. 2018 ve 2022 yıllarında ise CEV Kupası Şampiyonu olarak adını voleybol tarihine altın harflerle yazdırdı. 2015 ve 2016 yıllarındaki başarı geleneğini sürdüren takım, Cumhuriyetimizin 100. yılında FIVB Dünya Kulüpler Şampiyonluk Kupası’nı üçüncü kez müzesine götürdü.
Gelelim Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı’na. Özellikle son birkaç yıldır, ülkece birlikte sevindiğimiz, mutlu olduğumuz anların çoğunda kadın voleybolcularımız başrolde oldu. Cumhuriyet tarihimizin en büyük deprem felaketlerinden biri ile sarsılarak çok zor zamanlar geçirdiğimiz 2023 yılında bile, Milletler Ligi ve Avrupa Şampiyonluğu ile kadın voleybolcularımız tüm Türkiye’yi ekran başına kilitlediler ve hepimize ümit ışığı oldular. Öyle ki artık “dünya markası” bir kadın voleybol takımına sahiptik. Hedef, 2024 Paris Olimpiyatları’nda Türkiye’ye voleybol dalındaki ilk madalyayı kazandırmak. Üstelik bu ütopik değil, “gerçekleşmesi son derece muhtemel” bir hedef.
Elbette çıta bir anda bu kadar yükseğe çıkmadı. Bütün bu başarı ve iddia, ilk günden benimsenen prensipler ve yaratılan olanaklarla mümkün oldu. Eczacıbaşı Spor Kulübü, sadece takım kurup liglere katılarak değil, gençler arasında spor kültürü ve disiplininin yeşermesini hedefleyerek kadın voleybolcuların mücadelesine güçlü bir omuz verdi. Profesyonel bir yönetim, Türkiye’nin en iyi antrenörlerinin iş başına getirilmesi, ilk kez bir özel kuruluş tarafından yaptırılan spor tesisi ile yaratılan bu kültür, imkân verildiğinde Türk kadınının her şeyi başarabileceğine olan inanca dayanıyordu. Ancak bu anlayış ve yatırımlarla dünya standartlarına ulaşılabilirdi.
1966 yılında tohumları atılan ve 1968’de Eczacıbaşı Kadın Voleybol Takımı olarak İstanbul Ligi’ne katılınmasıyla filizlenen serüvende, dünya şampiyonluğu da dahil olmak üzere pek çok başarı elde edildi. Öyle ki Türk kadın voleybolunun dünyanın zirvesine çıkma yolculuğunu anlatan hikâyede bir bölümün başlığı da mutlaka “Eczacıbaşı” olmalı.
Eczacıbaşı, yarattığı spor kültürü ile kadın sporlarına dair sahip olunan önyargıları yıkarak Geleceğe Smaç projesi ve altyapı yatırımlarıyla kız çocuklarına her şeyi başarabilecekleri mesajını verdi ve onların spor yoluyla güçlenmelerini hedefledi. Var oluşunu dört branş üzerine kurup sonrasında “kadın voleybol”una odaklanma kararının altında fırsat eşitliğinin sağlanmasına yönelik sosyal bir misyon da yatıyordu.
Eczacıbaşı Spor Kulübü Başkanı Faruk Eczacıbaşı, kulübün var oluş nedenini özetlediği konuşmasında cümlelerini şöyle kuruyor: “Sadece A Takım oyuncularına değil, küçük kızlarımızdan gençlere kadar yaklaşık 5 bin kızımıza destek olmaya çalışıyoruz. Bir şekilde hayatlarına dokunduğumuz genç kızlara, yaşamlarına özgüvenli bir şekilde devam etme ve kendilerini toplumda kanıtlama becerisini verebiliyorsak bu bizim için büyük bir başarıdır. Biz Eczacıbaşı Spor Kulübü’nü sadece kadın voleybol branşına odakladığımızda tek bir düşünceye sahiptik: Türkiye’de kadının varlığını ve toplumdaki önemini göstermek. Bunu yapmanın yollarından birinin spordan geçtiğinin farkındaydık. Kadının spordaki varlığının, Türkiye’nin tüm dünyada çağdaş bir şekilde temsil edilmesine güç katacağını düşündük. Bunu bir misyon olarak benimsedik ve Eczacıbaşı Spor Kulübü olarak kadın voleybolunu merkezimize aldık.”
Öyle ki bu çaba 2018 yılında Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC), ilk kez bir spor kulübüne takdim ettiği “Dünya Ödülü” ile taçlandı. Ödülün neden Eczacıbaşı Spor Kulübü’ne verildiği ise şöyle açıklanıyordu: “Kadın voleybolunda dünyanın öncü kulüplerinden olması, binlerce genç kıza voleybol oynama imkânı sunması ve kadınların spordaki varlığını artırmaya yönelik çalışmaları.”
Faruk Eczacıbaşı bu ödülün kendileri için ne kadar kıymetli olduğunu ve kazanmaya giden düşünce tarzını şu sözlerle anlatıyor: “Dr. Nejat F. Eczacıbaşı’nın bir sözü var: ‘Şampiyonluk bir kulübün başarısını gösteren tek ölçüt değildir.’ Şampiyonluk kesinlikle bir lokomotif ve trenin ilerleyebilmesi için ona ihtiyaç var. Ancak ben işin özünün genel anlamda bir yolculuk olduğunu düşünüyorum. Biz bu yolculuğun ödülünü Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nden aldık. Kadının, spor kanalıyla sesini duyurması için başlattığımız proje, komite tarafından ödüllendirildi. Hayatımızın en gurur verici ödüllerinden biriydi.”
Eczacıbaşı, çok sayıda kız çocuğuna, lise ve üniversite eğitimi için voleybol aracılığıyla burs veriyor. Kulübün 2023 itibarıyla yetiştirdiği lisanslı voleybolcu sayısı 12 bini aşmış durumda. ES Voleybol iş birliği ile hayata geçirilen Geleceğe Smaç Projesi ile de sporun kız çocukları ve kadınlar için daha ulaşılabilir olmasını sağlamayı ve voleybol aracılığıyla genç kızları hayata kazandırmayı hedefliyor. Amaç altyapılardan A takımlara ya da Millî Takım’a sporcu kazandırmanın ötesinde, kız çocuklarının gelişimine katkı sağlamak. Yine proje kapsamında Türkiye’de ilk kez bir spor branşında Voleybol Eğitimi müfredatı oluşturuldu. Müfredat, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından onaylanınca Geleceğe Smaç Projesi öncülüğünde 5 MEB onaylı okullar açıldı. Proje kapsamında, Türkiye genelinde 10 ildeki 24 kampüste bugüne kadar 25 bine yakın kız çocuğunun yaşamına dokunuldu.